Bu bir “sürü kişi” nasıl bir sürüyü temsil ediyor bilmem. Şu ana kadar genetik bir DNA testi yapılamıyor. Eğer böyle bir test yapılabilseydi. O sürünün kimlere ait olduğunu bilirdik.
Her neyse…
Evli ve çok çocuklu bir ailede kadın ve erkek evi terk eder. Sonra başka biriyle evlenirler. Muhtemel canları sıkılır tekrar ayrılırlar.
Zaman içinde bu gelme can sıkıntılarının ardından bir “sürü” çocuk daha “ulaşır” dünyaya. Dünya nüfusuna katkı sağlasalar da oksijen azalmasına sebep olurlar.
Soluğu televizyon programlarında alırlar. Bu kadar “sürüyü” doğuran belli de nasıl bir fiilin sonucu doğdu belli değildir.
Sunu önce kadına sorar: Bu çocukların babası kim? Aslında yanlış sorudur. Çünkü “babaları kim” olmalıdır. Neyse “Keyif ve tercih hürriyeti” sonucu böyle bir “zürriyet” peyda olur.
“Bu çocuğun babası kim?”
Kadın; kem, küm…
Sonra en büyük çocuğu gösterir. “Bu şunun” der. Tek doğru cevap budur.
Diğerleri tam belli değil…
İşin tuhaf yanı bu ve benzeri programlar artar. Ne demiş eskiler: “Marifet iltifata tabiidir.” Zamane tüccarları ise buna “Arz talep meselesi” derler.
Kısa vatandaş izliyor…
İzleye izleye televizyonun izinden ayrılamadılar bir türlü. Ya hu bir sürü (sürü buraya uymadı) birçok coğrafi belgeseller var.
Olmaz bizim izimiz belli. Sabah kuşağından başka program izlemeyiz.
Ne kuşağı ya hu! Kuşak mı kaldı. Artık kimse kuşak kullanmıyor.
ZEKİ ORDU
KÖŞE YAZARI