İnsan var olmak için birçok alanda uğraşlarda bulunmuştur. Demir, bakır, telefon, internet ve tıp alanında birçok gelişime uğramıştır. Bu gelişimi çabaladıkça büyümeye yoruyorum. Biz insanlar ne kadar gelişsek de ilerlesek de bir o kadar geriliyoruz.
İnsan beyni ve hayatı git gide geliştikçe yobazlıkla, savaşlarla insanları kötülüğe itmekle de bir o kadar geriliyoruz ki savaşlar ve insanları yok etmeye harcayacağımız zamanı yeni gelişmelere harcasak dünya bambaşka bir yer olurdu. Lakin bizler hep birilerini yok etmeye birilerini yermeyi o kadar seviyoruz ki bir adım ileri o yüzden gidemiyoruz. Toplum yok olmaya kaybolmaya o kadar hevesli ki şeker beyinden ileri gidemiyoruz yazık ki… Erimeye yüz tutmuş düşünceler. Biz küçük ama kocaman düşünceleri olan ve ilerleyemeyen insanlarız.
Hayalleri olur insanların bayatlamaya yüz tutmuş yıkılmış umut vadetmeyen sisteme karşı gelememiş hayaller dünyanın yörüngesinde yaşamaya çalışan bir çeşit insanlarız. Hayallerimizi ne kadar anlatmaya uygulamaya çalışsak bir o kadar aşağı çekiliriz çevre ve toplum izin vermez bir adım ileriye gitmeye izin vermezler. Aslında birçok insanı takdir etmeliyiz. Çünkü hayallerini gerçekleştirebilmek için nice yazarlar, nice bilim insanları, efsane olmuş zorbalıklara, yozlaşmalara rağmen ne amaçladılarsa üretebilmişlerdir. Örneğin; İbn-i Sina, Karl Mark, Harezmî, Aristoteles, Alexander Graham Bell ve nice bilim adamları...
Geçmişten günümüze o kadar çok şey değişti ve gelişti ki eğer yapamasalardı uysalardı olmaz diyenlere yapamazsın diyenlere dünya eski yerinde sayar sayar dururdu.
BANU AYDIN
KÖŞE YAZISI